Yapılan açıklamada, “Rus tarafına 12.35 cent/kwsaat ile 15,5 cent/kw saat arasında fahiş bir elektrik satın alma garantisi verilmiştir” denildi.
Açıklama şöyle:“11 Mart 2011 yılında Japonya açıklarında gerçekleşen deprem ve ardından yaşanan tsunami ciddi can kaybına yol açarken Fukushima Daiichi Nükleer Santrali’ nin ünitelerinde soğutma sağlanamadığı için yaşananlar tüm dünyayı nükleer santraller hakkında tekrar düşünmeye ve yaratabileceği korkunç sonuçları değerlendirmeye yöneltti. Nükleer silahla on binlerce insanı öldürülen Japonya bir kez daha havasına, suyuna ve insanına radyasyon bulaşmasına tanık oldu.
Japon hükümeti, Tokyo Elektrik Şirketi ve Uluslararası Atom Enerji ajansı santralden atmosfere, okyanusa ve toprağa bulaşan radyoaktif izotoplar hakkında gerçek değerlerini açıklamayıp, kazanın boyutlarını saptırmak için yoğun çaba sarfetmişti. Bağımsız araştırmacıların çabalarıyla kazanın gerçek boyutları ortaya çıktı. Patlama sonucu yayılan radyoaktif gazlar Kuzey Amerika’nın batı kıyılarına, Avrupa kıtasına ve Kuzey yarımküreye ilk haftasında ulaşmıştı.
Kazanın ardından Japonya tepkiler sonucu 54 reaktöründen 51 ini kapattı. Almanya, İtalya, İspanya nükleer enerjiden vazgeçme kararları alarak alternatif enerji kaynaklarına yönelmeye başladı. Avrupa, Avrupa Birliği sınırları içerisinde tüm nükleer santralleri teste tabi tuttu ve hepsinde güvenliği iyileştirme kararı aldı.
Dünyada bunlar yaşanırken ülkemizde “az radyasyon kemiklere iyi gelir” söyleminin devamı niteliğinde “riski var diye tüp gaz kullanmayacak mıyız, arabaya binmeyecek miyiz'' söylemleri, “ bekarlık nükleer santralden daha tehlikeli” demeçleri ülkemizde kurulmak istenen nükleer santrallere ilişkin yetkililerin işin ciddiyetinin farkına varmadıklarını ve riskleri çok yüksek nükleer santral projesine bakışları kamuoyunda korkuyla karşılanmaktadır.
Yapılan açıklamalara bakılırsa, sadece Akkuyu’ da değil, Sinop, İğneada ve ülkemizin bir çok bölgesinde nükleer santral yapılmak istenmektedir. Yani bu ülkemizin dört bir yanına etkisi yıllarca sürecek bombalar yerleştirmek demektir.
Yakın tarihte İzmir’ in Gaziemir ilçesinde nükleer reaksiyon esnasında kullanılan kontrol çubuklarının da yer aldığı atıkların yıllardır toprağın altına gömüldüğünün ortaya çıkması üzerine kamu kurumları ve siyasal iktidar tarafından “kimyasal atık” denilerek felaketin boyutlarının gözden kaçırılmaya çalışılması, olası kaza ve sızıntı durumlarında başımıza geleceklerin habercisi olarak karşımızda durmaktadır. Atıkların ülkemize nasıl geldikleri ise muammadır. Geçmiş yıllarda Tuzla’ da, İkitellide, Karadeniz sahillerinde ortaya çıkan radyoaktif ve tehlikeli atıklar bugün bütün kamu kurumlarının bilgisi dahilindeyken İzmir’ de ancak yeni ortaya çıkmış yarın Akkuyuda çıkmamasının önünde herhangi bir engel gözükmemektedir.
Akkkuyu nükleer santrali için Rusya devleti ile yapılan anlaşma gereği Santralin tüm işletmesi, yakıt tedariki, atık yönetimi ihalesiz %100 Rusya’ ya teslim edilmiştir,
Rus tarafına 12.35 cent/kwsaat ile 15.5 cent/kwsaat arasında fahiş bir elektrik satın alma garantisi verilmiştir.
Önerilen VVER 1200 modeli reaktörün, bugüne kadar hiç işletmeye alınmamış ve bu nedenle de Rusya’da bile işletme performansı denenmemiş bir reaktör tipi ilk defa ülkemizde denenecektir,
Anlaşmada “görünmeyen” ve kimin yükleneceği muğlâk olan maliyetler vardır,
Bilindiği üzere Ortadoğu emperyalist kışkırtmalarla savaşın eşiğine getirilmiştir. Ülkeler arasındaki nükleer silahlanma yarışı olası bir savaşla insanlık için önemli bir tehdit niteliğindedir. Bunun için nükleerin kirli ve savaşın diline hizmet eden dünyasını terkedip barışın dili egemen kılınmalıdır.
Nükleer santral kazalar ve kazaların yarattığı büyük tahribat nükleer santrallerden vazgeçilmesi için ciddi bir uyarı niteliğindedir. Biz nükleer santral karşıtları olarak Fukuşima’ da yaşanan felaketlerin yıldönümünde daha Çernobil’in olumsuz etkileri hala süren bir ülkede nükleer santral istemiyoruz.”